|
|
|
|
MEMLEKET ŞİİRLERİ
Allahın selamı ve bereketi üzerimize olsun..Memleketimiz olan Taşeli yöresi Yurdumuzun en bakir köşelerinden ve otantik alanlarından bir Cennet köşesidir.Burada çocukluğumun geçmiş olması bize aşırı derece de duygu yüklemesı yapmış ve bu Cennet vatanımız hakkında yüzlerce şiir kaleme aldırmıştır.İşte bunların sizlerle paylaşımından bu eser meydana gelmiştir.Kasabamız Güneyyurt merkezli olarak yazdığım bu şiirlere manevi olarak desteklerinizden dolayı tüm hemşerilerime teşekkür ederim.Bu kitabımızda ele aldığım ve hakkında şiir yazdığım konuları resimlemeye gayret edeceğim inşallah..
Mükremin Kızılca
GÜZEL YURDUM
GÜZEL YURDUM GÜNEYYURDUM BEN SENİ
GÖRMEDEN ÖLÜRSEM ONA YANARIM
ÜSSÜZ KIRLARINDA KURU YAVŞANI
YOLMADAN ÖLÜRSEM ONA YANARIM
AKAR GİDER KIVRIM KIVRIM YOLLARIN
MEYVE YÜKLÜ YERE SARKAN DALLARIN
ARI GİBİ,BALLA DOLMUŞ GÜLLERİN
SORMADAN ÖLÜRSEM ONA YANARIM
ASMALARDA SIRA SIRA ÜZÜMÜ
BAHARIMI GÜZEL YOKSA GÜZÜMÜ
ORDA BULUNUPTA BİR BAĞ BOZUMU
DERMEDEN ÖLÜRSEM ONA YANARIM
KEKİK KOKAN YAMAÇLARA YASLANIP
SİCİM GİBİ BİR YAĞMURDA ISLANIP
DELİ GÖNLÜM GAYRI BİRAZ USLANIP
ERMEDEN ÖLÜRSEM ONA YANARIM
SARI ÇİĞDEMLERİN AÇAR BAHARDA
SÜRMELİ ÇİĞDEMLER GÖRÜNÜR KARDA
KANLI BURUN GİBİ YÜCE BİR YARDA
DURMADAN ÖLÜRSEM ONA YANARIM
TEKEÇATI
Sultan alanından bir yol uzanır
Fığlanın başında durda bir seyret
Yaratıcı ince ince özenir
saati temmuza kurda bir seyret
Çimenin üstüne çökte öyle gel
Kalan sitresini dökte öyle gel
Resmini filmini çekte öyle gel
Orada bir seyret burda bir seyret
Sağlı sollu sıralanmış çeşmeler
Çeşmeler başında oğlaklar meler
Kıl çadır da anam torunun beler
Azığını iste yurda bir seyret
Konuşan çeşmede yenir batırma
Doğal ol yanın da müzik getirme
Gündoğduktan sonra evi yatırma
O vakitler çıkta kırda bir seyret
Aykadın deresi kamışlı yolu
Arıcılar tutmuş sağı ve solu
Her taraf körpecik çamlarla dolu
Nefeslende kuşa kurda bir seyret
Bendbaşından türbe yolu tırmanır
Gören o vadiyi ıhlara sanır
Ermenekli olan orayı tanır
Kale dedikleri surda bir seyret
Memleket Kuşları
Memleket kuşları heryıl
Geçer gider yurdumuzdan
Kana kana soğuk suyun
içer gider yurdumuzdan
Yuva yapar çalı çırpı
Yavrusunu alır kirpi
Atlar zirveleri sarpı
Göçer gider yurdumuzdan
Çekirgenin özelini
Danelerin kızılını
Eşlerin en güzelini
Seçer gider yurdumuzdan
Yuvalarını bozarsak
Analarını üzersek
Derilerini yüzersek
Kaçar gider yurdumuzdan
Tekrar geri gelmek için
Bizleri dost bilmek için
Yavrusuyla gülmek için
Uçar gider yurdumuzdan
Altıntaşa Bir Er Yolculuğu
BİR ER VAKTİ ÇIKTIM PINARGÖZÜNDEN
ALTINTAŞ YOLLARI UZAR HA UZAR
ÇIKILMAZDI ANA ATA SÖZÜNDEN
GELİRDİ ÜSTÜSTE AZAR HA AZAR
KATILIRDIK ALAKİSE BOYUNA
BANAR İDİK HENDEKLERİN SUYUNA
HAKİM OL SEN HER DEM O BEŞ DUYUNA
BAŞI BOŞ KALIRSA YAZAR HA YAZAR
NAMAZGAHTA ÇIKAR ÜLKER TERAZİ
ALDEREDEN SONRA YERDİK KİRAZI
ÖTERDİ ŞAFALAN İVZİT HOROZU
KALÇALAR SEMERDEN BEZER HA BEZER
ÇİFTÇİLER GÖRÜNÜR BAŞLARI POŞU
İLEDİ DALINDA BİR ARDIÇ KUŞU
AZ SONRA GELECEK ZİCCİ YOKUŞU
GÜN AĞDIKÇA HAVA KIZAR HA KIZAR
GÖLCÜĞE ÇIKARKEN RAHATLAR BİNİT
BİR GELİN GÖRÜNÜR ÖNÜNDE SENİT
KELİFLER DİZİLMİŞ AÇILMIŞ KİNİT
KÖSNÜLER TOPRAĞI KAZAR HA KAZAR
GÖGGÜDÜKLER KAYALARDA BAĞIRIR
OBADAŞI BİZİ ORA ÇAĞIRIR
SAMANCILAR HARMANLARA DAĞILIR
DÜDENLERDEN SULAR SIZAR HA SIZAR
HACABDIL ÇAYIRI GOCADAŞ ZİLLE
BUĞDAYLAR ÖLÇÜLÜR HEP KİLE KİLE
KEKLİKLER PALAZLAR GELİRLER DİLE
KARTALLAR HAVADA YÜZER HA YÜZER
YAYLAMIZA AĞIT
Nerde benim mor sürmeli bülücüm
anaçları göçmüş çıkmıyor gayrı
yuvalara mesken olmaz alıcım
karınları açmış tokmuyor gayrı
kaklıklara yağmur dolmaz ki i,çsin
geçitlere ağlar germişler,göçsün
ey tabiat,kuşlar olmazsa,hiçsin
kurnalardan sular akmıyor gayrı
karatavuk ötmez olmuş oyukta
alaserçe sekmez olmuş koyakta
zalim insan can koymamış ayakta
ileşleri bile kokmuyor gayrı
sarı serçe çekirgeye doymuyor
ot dibine çil yumurta koymuyor
takkalı kuş kayaları oymuyor
atmacayı bile takmıyor gayrı
yaylacılar sabah gelip dönüyor
eski geceleri şevkle anıyor
hayat hep böyledir,öyle sanıyor
gövleme ateşi yakmıyor gayrı
sürmeli çiğdemler,kar arar kırda
kuzgunlaruçmuyor kalede surda
bir üveyik öter kalmışta zorda
dişisine bile bakmıyor gayrı
O KADAR YÜREKTEN..
O kadar yürekten çağırma ana
her an için geri döner gelirim
ilahi takdir ve kaza gereği
belki de tabuta biner gelirim
sular bile hasret kokar bardakta
gönlümüz burada varda ve yokta
ardıçlı belen de çukurçardakta
bir çalı ardına siner gelirim
burnum da tütüyor pilav ve ayran
bil ki oğlun sana derinden hayran
bu bayram olmazsa gelecek bayram
birazcık sizleri sınar gelirim
engel tanınmıyor su da ve sel de
bir haber aranır esen her yel de
bel ki kapıcık ta ve yellibel de
size ulaşmadan donar gelirim
sıla esintisi bize fırtına
aldırmayız eksine ve artına
o tarafa uçan bir kuş sırtına
rica minnet edip konar gelirim
sağlık haberini verir her gelen
mani olamıyor tepe ve belen
her an aleviyle bağrımı delen
hasret ateşiyle yanar gelirim
sabrımız bitince buluşmak için
beraber ağlaşıp gülüşmek için
yolu kaybedersem kavuşmak için
bir palaz ardına süner gelirim
GÖKSU
Navağının ortasın da
Dile benzer Göksuyumuz
Geçtiği yerler bereket
Yola benzer Göksuyumuz
Dağı taşı tarar gelir
Dereleri yarar gelir
Ağaçları kırar gelir
Sele benzer Göksuyumuz
Kurakları gönen eder
Akdenize kadar gider
Gizli bir el onu yeder
Nile benzer Göksuyumuz
Deli akar fırat gibi
Köprüleri sırat gibi
Ezberledik kerat gibi
Yele benzer Göksuyumuz
Gerdanın da iki HES var
Akışın da ayrı ses var
Körduman diye bir sis var
Küle benzer Göksuyumuz
Biladanlar anıt gibi
Borucaklar yanıt gibi
Varlığına kanıt gibi
Güle benzer Göksuyumuz
ÇİLLİ KIZ
Bir çilli kız gördüm kuşakpınar da
Keçileri oğlakları peşin de
Davarına gilik arar pinar da
Sanki bir çift hilal vardır kaşında
Belinde daraplus,başında yazma
Ondadır algılar ondadır sezme
Ne olursun kırda yalınız gezme
Sanırsın onsekiz,yirmi yaşında
Çaltı deyneğine takar azığın
Çiğdem sökmek için taşır kazığın
Serçe parmağında nişan yüzüğün
Sadakat timsali,bağı eşinde
Onun kozmetiği dağda kekiği
Bekler onu tezgahında mekiği
Dikilir sabaha herbir söküğü
En büyük lezzeti tadar keşinde
Karamık üzümü kararır güzün
Çilli kız,gösterme herkese yüzün
Bağlı kal o yare sözün ve özün
Yan o yavuklunun kor ateşinde
BEN BİR YOLOĞLUYUM
Ben bir yoloğluyum gurbette rızgım
Kasabama mahalleme elveda
Yadellerde yaşamaktır hem yazgım
Akrabama elaleme elveda
Keçime eğdiğim pelit dalları
Ballık bucağının kaya balları
Şu üssüzün eğri büğrü yolları
Sevgi sonsuz aileme elveda
Üstüne sızdığım kınalı taşlar
Şiirler yazdığım hep karlı kaşlar
Yahnisi hersesi doyumsuz aşlar
Dönüp duran kaileme elveda
Navruzda söktüğüm yağlı gevenler
Karanlıkta eşşeğine sövenler
Musibetten dizlerini dövenler
Harmandaki dövenlere elveda
Adı bilinmeyen kınalı kuşlar
İsli ocakta ki saçlar ve şişler
Dört ay yollarımı kapayan kışlar
Yağlılara yavanlara elveda
Alyazmalı pul tülbentli gelinler
Gözüme toz gitse anam belinler
Sıla haberiyle içim serinler
Arılara kovanlara elveda
Zemheride yeşil iledin dalı
Defter yapıştıran eriğin balı
Duvara örbüşen manıza dalı
Tarlalara soğanlara elveda
MEMLEKETİM-1
Eylül ayında tekeyi
katsinda gör memleketi
Ekim ayında tepeyi
eksinde gör memleketi
Halkım az bilir parayı
sıla yap açma arayı
Katranlı isli çırayı
Yaksında gör memleketi
Birisi kaybetse yari
Göğe çıkar ahu zarı
onbirinci ayda karı
sıksın da gör memleketi
Buzlar sarkar pardılardan
aşığı ayırır yardan
kış ortası kapılardan
baksın da gör memleketi
Kar sarınca herbir kaşı
ağartır hep dağı taşı
zemheride arabaşı
çeksinde gör memleketi
Lülüler sarkar sayada
şelale oluşur kayada
sümüklü geveni dağda
söksün de gör memleketi
Martta dünya yeni doğar
böcü börtü dışa ağar
kar üstüne bir kar yağar
yetsinde gör memleketi
Gün doğdu mala sığıra
girmak istemez ahıra
nisanda atı çayıra
çaksın da gör memleketi
Bulutlar hep ener yere
bahar geldi bir kere
karlar erisin ALDERE
AKSIN DA GÖR MEMLEKETİ
MEMLEKETİM-2
Diller türküde ezgide
İlham zirvede sezgide
Çocuklar bir çizgide
Seksinde gör memleketi
İş düştü kıza geline
Batırma mevsimi gene
Düğürcüğü ileğene
Döksünde gör memleketi
Sallar ağaç beşiğini
Atlar herkes eşiğini
Gelen sığır keşiğini
Gütsünde gör memleketi
Desen desen kelebekler
Açan çiçekleri bekler
Otlağa giden inekler
Yatsın da gör memleketi
Dere boyları söğüdü
Yaşayandan al öğüdü
Çalı çırpıda nohudu
ütsün de gör memleketi
Güvercinler hülyasında
Ürkeklik var mayasında
Sarıtavuk kayasın da
Ötsünde gör memleketi
Yemyeşil olur çoraklar
Saçları kaplar çörekler
Ayağına buturaklar
Batsında gör memleketi
Üssüzün sarı alıcı
Her taraf arpa yolucu
Yılan yuvadan bülücü
Yutsun da gör memleketi
Buğdaylar benzer altına
Kızların eli alkına
Develer yükün altına
Çöksünde gör memleketi
ALAKİSE
Anayurdum,alakisem ben senin
toprağını kayrağını özledim
bana aynı gelir gülün dikenin
gönderdeki bayrağını özledim
mezarlıkta ulu ulu pinarlar
gürül gürül akar yanda pınarlar
oturup ağlasam beni kınarlar
azaşşada dabbağını özledim
kütür kütür eden omarüzümü
yamacımı seven yoksa düzümü
ellelerde yurum öğlen yüzümü
sadıda ki yerbağını özledim
al al olmuş mandal mandal kirazlar
tavuklara kur yapan çil horozlar
fadimeler,zeynebler ve ırazlar
tuluktaki ham yağını özledim
rahmet ölenlere safa sağlara
yollar gider kıvrımkıvrım bağlara
oduncular ağar gider dağlara
hem solunu hem sağını özledim
mayıs gelmeyince ekinler ütmez
çocuklar azıksız geçiyi gütmez
acı soğan,kuru yavan farketmez
yediğimiz üç öğünü özledim
GÜZÜN KÖYÜM
Biladan yaptağı kopar yerinden
Belliki gelmiştir güzü köyümün
Yaylacılar bir ah çeker derinden
Anla ki bitmiştir yazı köyümün
Karıncalar girer altına yerin
Havalar yağmurlu nemli ve serin
Cırcır böcekleri nerde seslerin
Tamamen susmuştur sazı köyümün
Alçaklara yağmur yükseklere kar
Allahın izniyle yere yağarlar
Yuvaklarla damlarını yuvarlar
Çıkmış yukarıda kızı köyümün
Son baharda bir gün,açar felekten
Eser kalmaz muşmuladan kelekten
Bulguru aşlığı geçer elekten
Yalandan yeşerir düzü köyümün
Ambara yerleşir ceviz ve pekmez
Artık alanlarda keklikler sekmez
Köylüm marta kadar hiçbirşey ekmez
Rahattır kurudur tuzu köyümün
Hoş olur gönüller zengindir aşlar
Asildir insanım dik durur başlar
Varlık yokluk için bağrışmaz eşler
Aynıdır çoğu ve azı köyümün
ALTINTAŞ-1
Yaylaların efendisi altıntaş
Bekle geleceğim ölmedim daha
Kırk senedir gurbetelde vatandaş
Lom lom çayırına dalmadım daha
Hacabdıl çayırı biçilme bekler
Güroluğun suyu içilme bekler
Bodukların altı geçilme bekler
Bir hafta üstüste kalmadım daha
Boncukçayırında şelaleyim ben
Yörük mezarında viraneyim ben
Kösederesinde bir laleyim ben
Henüz yeni açtım solmadım daha
Gölükcüler gelir harman sürmeye
Ham keş yeter bazlamaya dürmeye
Yürek ister Düdenlere girmeye
Ağarmış nohudu yolmadım daha
Topakdaşa tarhanayı serelim
GÜN enince çardaklara girelim
Mallarla araya bir çul gerelim
Bundan hevesimi almadım daha
SORGUN YAYLASI
SorKun yaylasında bir güzel vardı
Göçünü katıra sarıp gidiyor
Gördüğü düşleri hayıra yordu
Bırakmış yaylayı varıp gidiyor
İnekleri öküzleri topladı
Boncuk çayırından beri atladı
Azığını serdi yedi katladı
Yufkayı suladı dürüp gidiyor
Çıralıbunarda verdi molayı
Çillengiçte bir su içmek kolayı
Taşarman önünde andı sılayı
Malını melalin sürüp gidiyor
Kolankaya yol üstünde karşılar
Yağlıbunar öğlen namazın kılar
Karaeğrik durmuş terini siler
Karamık dalını kırıp gidiyor
Keçiler meleşir inek böğürür
Gökgüdükler durun diye bağırır
Deveci yoluda onu çağırır
Şaplayı topuğa vurup gidiyor
Ayrancı atlangıç karlığarası
Özledi köyünü bekler anası
kömür gibi gözlerinin karası
Gelinuçtuğundan inip gidiyor
KÖSAMEDİ
Bir gölcüğü vardı,birde üssüzü
Gününü alırdı kösamedinin
Patavatsız değil,ciddiydi yüzü
Tenini alırdı kösamedinin
Üçbeş oğlağıyla birkaç keçisi
Katırında yüklü bir çift fıçısı
Üssüz ile kuşakpınar açısı
sinini alırdı kösamedinin
Her sabah içtiği kekikli çorba
Katırın boynunda hep durur torba
Matara yerinde olurdu kırba
Yanını alırdı kösamedinin
Erkenden meleyen buzağı sesi
Yan odadan gelen malın nefesi
Pencerede duran keklik kafesi
Kinini alırdı kösamedinin
Eylül geldiğinde göçerdi köye
Gayrı böcü börtü olurdu üye
Artık sekiz ayda gelmezler diye
İnini alırdı kösamedinin
BİR KESİM SONRASI
Anne ey orman anne
kıydılarmı kıydılarmı ne yaptılar gene
sana
hangi amir hangi emir kıydırdı seni
hangi satır hangi demirhangi eller vurduda
soydu seni
Anne ey orman anne
ne yaptılar hani örtün
hani
yaktılarmı yıktılarmı hani yeşilin böcü börtün
Hangi amir hangi üst ve hangi cellat kıydıda
ahırına koydu seni
Anne ey orman anne
nerdesin yoksa ahırdamısın
nerde tependeki kuşlar
bağrındaydılar yüzlerce sene
kurtarmadılarmı seni
yoksa onlara kahırdamısın
yuvasını koruyan onlar
yurtlarını savunmadılarmı
ağlaştılarmı bari
bari dövünmedilermi
ey çalılar ey pelitler meşeler
ey pınarlar
haberiniz yokmu nerde onlar
niye yerinizde yoksunuz
yoksa bir mucize içinmi bunlar
ey çobanlar
ey taşlar köşeler
ey pınarlar
haberiniz yokmu nerde onlar
kimin çağıdısını dinleyeceksiniz
kime edeceksiniz gölge
neyi sulayacaksınız gayrı
kimi saklayacaksınız gerinizde
ey garip bölge
ey anne yarıştılarmı keserken
kapıştılarmı coşkuyla
nereye gizlenecek nişanlılar gayrı
dağlarda gezerken
sulara neler set olacak
neler bel verip kırılacak selin aşkıyla
anne ey canım anne
sen ne diyorsun söyle
nerde güdeceğim sığırları
hangi pinara girecekler
tuttuğunda böğelek
eğledilermi demek yaşları
birde gülerek
ah nasıl uyarırız bu sığırları
anne ey orman anne
azığımı nerde açacağım
hangisinin gölgesinde
ve suyumu
hangi kaklıktan içeceğim
sinnenmeç oynarken
nereye saklanacağım
palazları hep tutacaklarmı
hangi çalıda yitecekler
ah yerleri düzlendi
kaç yılda bitecekler
ey anne karabaşlar ötecekmi
cik cik
uçacaklarmı çalıdan çalıya vücutlarıyla;
ufacık tefecik
ey orman anne izinlemi gireceğiz çocukluğumun yurduna
yan yanmı bakacağız dağımızın
kuşuna kurduna
çocuklar ağlaşmadımı,ağlaşmadımı böcekler
karıncalar karşı durmadımı
ya siz ey kartallar yırtıcılar
sessizmiydiniz hep
hiçbiriniz aldırmadımı
ey kaya dibi
kuytulukmusun
ey sular
tuluk tulukmusun
nerde gayrı kuytu gitti ağaçlar
yağmuru ne çekecek nasıl yağacaklar
kızılin kararır birde
sümbüller sararır birde
buluylat gölge etmez
yağmurlar nazlanır
menekşe bitmez kepirde
ey orman anne katrancık katransız
ardıçlıbelen ardıçsız
kürklüboğaz kürksüz olurmu
ya birde sizleri kesen
suçsuz olurmu
benim dağım böyle
öksüz olurmu
yapraklı çukur yapraksız
köylüm gölcükte topraksız olurmu
KANAYAKLI
Bir kanayaklıydı kendi halinde
seksenlik ömrünü bitirdi gitti
Yalan yoktu kılinde ve kalinde
Ahlakı vefaydı,hatırdı,gitti
Beş yetim bebeyle kaldı atmışta
Hem ana hem baba içte ve dışta
Üşütmez onları hiç karakışta
ömrünü onlara yetirdi gitti
Yattığı olmadı,hiç,şafak vakti
Her zamanda uyanıktı ve saktı
Sanki gülmek kendisine yasaktı
Amel defterini götürdü gitti
Yazın yayla,kışın sahil,yaşardı
Ekmek için dağda taşta koşardı
Dört evladı okutmayı başardı
Beşinciyi geri yatırdı gitti
Tezgahında her tür kumaş dokurdu
okulunu tabiatta okurdu
Kazanı,ağdası,tası bakırdı
Dizgeyi şıraya batırdı gitti
Beş bile bebesi bakar gözüne
onların yerine vurur dizine
Son nefesinde de mağdur kızına
Bakarak şehadet getirdi gitti.
KIŞIN KÖYÜM
Bir iledin dalı karı yüklenmiş
Gördümki gelmiştir kışı köyümün
Bahar,güz çalışıp karı yüklenmiş
Yarıya inmiştir işi köyümün
Dağlar yorganını çeker beyazdan
Pelitler yaprağı döker ayazdan
Kışın tedbirini almıştır yazdan
Bulunmaz benzeri,eşi köyümün
Buğday,aşlık,darı unu üğünür
Üşüyenler ocağına sığınır
Sohbetlerde anılara değinir
Artık yenesidir keşi köyümün
Böcek ve sürüngen uykuya yatar
Bitkiler bahara stoklar yapar
Avcılar kırlarda mavizer atar
Harika içi ve diışı köyümün
Ambarında bandırmalar dizili
Darı ekmekleri küçük bezeli
Yufka açar mahallenin güzeli
Çalışır sacı ve şişi köyümün
Köyün iki katı gurbette yaşar
Ekmek için,şehirden şehire koşar
Dereler,ırmaklar Yağmurla taşar
Nüfusu dokuzbin kişi köyümün
|
Bu gün 5 visitorsBu sayfa da |
|
|
|
|
|
|